David Eagleman'ın "Beyin" adlı eserinden bir alıntı ile bu hafta da zihnimizin derinliklerine yolculuğumuza devam ediyoruz. Bilinçli eylemlerimizin yanında, bilinçdışı süreçlerin de hayatımızdaki önemini hatırlatan Eagleman, beynimizin otomatik pilota geçme yeteneğini sorguluyor. Peki, bu yetenek olmasaydı hayatımız nasıl olurdu?
Her adımı düşünerek yürümek zorunda kalsaydık, etrafımızdaki dünyayı nasıl algılardık? Sağlıklı bir şekilde yürüyebilir miydik? Eagleman, bu sorulara çarpıcı bir benzetmeyle cevap veriyor:
"Yürürken her adımınızı düşünmek zorunda kaldığınızı hayal edin; o sırada çevrenizde olup bitenlere dikkat kesilebilir miydiniz? Ya da sağlıklı bir yürüyüş yapabilir miydiniz?"
Beynimizin Otomatik Pilot Sistemi:
Eagleman'a göre beynimiz, hayatımız boyunca öğrendiğimiz beceriler (yürümek, bisiklete binmek, yüzmek gibi) için özel devreler oluşturarak adeta birer otomatik pilot sistemi kurar. Bu programlar sayesinde karmaşık hareketleri minimum enerjiyle ve bilinçli çaba gerektirmeden gerçekleştirebiliriz.
Alıntılardan Alınacak Dersler:
Beynimizin otomatik pilot sistemi, bilinçli zihnimizin daha önemli görevlere odaklanmasını sağlar.
Karmaşık hareketleri otomatikleştirmek, enerji tasarrufu yapmamızı sağlar.
Öğrenme ve pratik, beynimizde otomatik pilot devreleri oluşturmamızı sağlar.

DALL-E 3 İle Oluşturuldu
Otomatikleştirme, beynimizin yeni becerileri öğrenmesine ve bunları bilinçli çabamız olmadan gerçekleştirmesine olanak tanır. Bu sayede karmaşık işlemleri otomatik pilota alarak zihnimizi daha önemli görevlere yönlendirebiliriz. Fakat bu otomatikleştirmenin bir bedeli de vardır: Yeni öğrenilen becerilere bilinçli erişimimiz kısıtlanır.
BİLİNÇDIŞININ GİZEMLİ DÜNYASI
Karmaşık programlar bilinçaltımızda işlerken, bu programların tam işleyişini kavramamız mümkün olmaz. Örneğin, merdiven çıkarken dengenizi nasıl sağladığınızı veya konuşurken dilinizin nasıl hareket ettiğini tam olarak bilemezsiniz. Bu beceriler zamanla otomatikleşerek bilinçdışı hale gelir ve günlük hayatımızda otomatik pilota geçmemizi sağlar.
Birçoğumuz, sık kullandığımız yolda araba kullanırken eve vardığımızda yolculuktan pek bir şey hatırlamadığımızı fark etmişizdir. Bunun sebebi, araba kullanma becerilerinin otomatikleşerek bilinçdışına aktarılmasıdır. Bu noktada bilinçli zihnimiz, yani "siz", artık bir yolcu konumuna gelmiş, direksiyondaki kontrolü bilinçdışına devretmiştir.
BİLİNÇLİ MÜDAHALENİN OLUMSUZ ETKİSİ
Otomatik hale gelen becerilere bilinçli olarak müdahale etmeye çalıştığımızda, performansımız genellikle düşer. Bunun sebebi, bilinçli zihnimizin otomatikleşmiş işlemlere aşırı yüklenmesi ve karmaşık koordinasyonu bozmasıdır. Bu nedenle, öğrenilmiş becerileri, özellikle de çok karmaşık olanları, kendi hallerine bırakmak en iyisidir.
DEAN POTTER ÖRNEĞİ
Kaya tırmanışçısı Dean Potter, hayatını kaybettiği son kazaya kadar tırmanışlarda ip veya herhangi bir güvenlik donanımı kullanmıyordu. 12 yaşından itibaren tırmanışa kendini adamış olan Potter, yıllar süren antrenmanlarla olağanüstü bir beceri ve kesinlik kazanmıştı. Tırmanırken tüm kontrolü bilinçdışına devrederek, "akış" adı verilen ve ekstrem sporcuların zirvede hissettikleri bir zihin durumuna giriyordu. Bu akış halindeyken Potter, beyninin otomatik pilot moduna geçmesine ve yılların antrenmanı sonucu kazandığı becerilere güvenmesine izin veriyordu.
Dean Potter'ın hikayesi, otomatikleştirmenin ve bilinçdışının gücünün çarpıcı bir örneğidir. Beynimiz, bilinçli zihnimizin erişimi dışında kalan karmaşık işlemleri otomatikleştirerek bize inanılmaz beceriler kazandırabilir. Bu sayede zihnimizi daha yaratıcı ve üretken olabileceğimiz alanlara yönlendirebiliriz.

DEAN POTTER VE AİLESİ
Akış durumundaki bir sporcunun beyin dalgaları, kap dizme şampiyonu Austin Naber'da olduğu gibi, bilinçli müdahalenin yarattığı gürültüden etkilenmez. (Nasıl görünüyorum? Böyle mi deseydim? Kapıyı kilitledim mi?) Akış sırasında beyin, "hipofrontalite" olarak bilinen, prefrontal korteksin bazı bölgelerindeki etkinliğin geçici olarak azaldığı bir duruma girer. Bu bölgeler, soyut düşünme, plan yapma ve benlik algısının yoğunlaştığı alanlardır. Bu işlemlerin geri plana çekilmesi, bir kişinin dik bir kayalıktan aşağı sarkabilmesini sağlayan temel etkendir. Dean'in başardığı işler de, iç seslerin gürültüsünün bastırılmasıyla mümkün olmuştur.
Şimdi, bu otomatikleşme sürecinin, antremanların beynimiz üzerindeki etkilerini ve sinapslarla ilgili bazı temel bilgileri hatırlayalım. Dean Potter ve Austin Naber'ın hikayelerinden çıkarımlar yapalım.
Nöronlar arasındaki bağlantılara "sinaps" denir. Bu bağlantı noktalarında "nörotransmiter" olarak bilinen kimyasallar, sinyalleri bir nörondan diğerine iletir. Ancak, sinaptik bağlantılar eşit güçte değildir; etkinlik geçmişlerine bağlı olarak güçlenebilir ya da zayıflayabilirler. Sinapsların gücü değiştikçe, bilgiler ağ içinde farklı şekillerde akar. Yeterince zayıflayan bir bağlantı sonunda kaybolur; ancak güçlenirse, yeni bağlantılar filizlenir. Bu yeniden yapılanma süreçlerinin bir kısmı, ödül sistemleri tarafından yönlendirilir. İşler iyi gittiğinde, dopamin adlı nörotransmiter ağ boyunca yayılır. Austin'in beynindeki ağlar da yüzlerce saatlik alıştırma süreci boyunca her hareketin başarısına veya başarısızlığına bağlı olarak — çok yavaş ve ince bir şekilde — yeniden şekillenmiştir.
SİNAPTİK BAĞLANTI- BY VİKİPEDİ
Bilincin bir kenara çekilmesinin avantajlı olduğu birçok durum vardır. Özellikle bazı türden eylemler söz konusu olduğunda başka çare de yoktur zaten; çünkü bilinç dışı beyin, bilinçli zihnin yetişemeyeceği hızlarda çalışabilir. Beyzbol oyununu düşünün. Top, düz atış yapıldığında, atıcının bulunduğu bölgeden sayı kalesine saatte yüz altmış kilometre hızla ilerleyebilir. Topa vurabilmek için beynin yalnızca saniyenin onda dördü içinde tepki vermesi gerekir. Beyin bu süre içinde bir dizi incelikli hareketi düzenleyip işlemlemek zorundadır. Vurucular çoğunlukla topa vurmayı başarsalar da, bunu bilinçli olarak yapmazlar; çünkü top, konumunun farkına bilinçli olarak varamayacakları kadar hızlı hareket etmektedir. Topun konumunu bilinçli olarak düşünmeye kalktıklarında, ne olduğunu anlamadan vuruşu kaçıracaklardır. Bilinç, bu durumda kenarda beklemekle kalmaz, toza dumana karışıp gider.
İşte aslında bu yüzden yeni bir dil öğrenirken defalarca aynı şeyleri tekrar ederiz. İlk konuşmaya başladığınız zamanları düşünsenize. Sadece belli sesleri çıkartabiliyorken şimdi bu metni sesli bir şekilde okuyabiliyorsunuz, bu nasıl mümkün oldu? Ya da bir müzik aletinde, sporda, dansta, bisiklet sürerken… Hayatınızda yaptığınız birçok eylemi aslında düşünmeden yaparsınız. Ben bu yazıyı yazarken klavyedeki harflerin yani tuşların yerlerini düşünmüyorum mesela çünkü bunu defalarca yaptım ve beynimde artık bununla ilgili oluşmuş sinapslar var. Bir şeyde uzmanlaşmak için 10,000 saat gibi çeşitli yöntemler duymuşsunuzdur. Hepsinin arka planında tekrar etmek, otomatikleştirmek yatar. Çünkü bir şeyin normalini otomatik olarak yani düşünmeden yapabilir hale gelirseniz, yaptığınız o her ne ise, o alanda kusurları ya da iyileştirilebilecek yönlerini düşünebilir ve o alanda kendinizi geliştirebilirsiniz.